KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRA SÖZLEŞMELERİNDE TAHLİYE
Eylül 29, 2024
6361 SAYILI KANUN KAPSAMINDA TASARRUF FİNANSMAN SÖZLEŞMELERİNDE ORGANİZASYON BEDELİNİN İADESİ VE HAKKANİYET DEĞERLENDİRMESİ / AN EVALUATION OF THE REFUNDABILITY OF THE ORGANIZATION FEE AND THE PRINCIPLE OF EQUITY UNDER LAW NO. 6361 ON SAVINGS FINANCE CONTRACTS
Ekim 11, 2025
KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRA SÖZLEŞMELERİNDE TAHLİYE
Eylül 29, 2024
6361 SAYILI KANUN KAPSAMINDA TASARRUF FİNANSMAN SÖZLEŞMELERİNDE ORGANİZASYON BEDELİNİN İADESİ VE HAKKANİYET DEĞERLENDİRMESİ / AN EVALUATION OF THE REFUNDABILITY OF THE ORGANIZATION FEE AND THE PRINCIPLE OF EQUITY UNDER LAW NO. 6361 ON SAVINGS FINANCE CONTRACTS
Ekim 11, 2025

 

 

BASİRETLİ TACİR İLKESİ VE AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ: YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA SÖZLEŞMEYE BAĞLILIK VE UYARLAMA

Giriş

Basiretli tacir ilkesi, ticaret hukukunda tacirlerin ticari riskleri öngörmesini ve sözleşmelerine bağlı kalmasını zorunlu kılan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, aşırı ifa güçlüğü, olağanüstü ve öngörülemez durumlarda borcun ifasının aşırı derecede güçleşmesi halinde sözleşmenin uyarlanmasını veya feshedilmesini sağlayan bir hukuki mekanizmadır.

Yargıtay kararları, basiretli tacir ilkesinin, aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşme uyarlama veya fesih taleplerini büyük ölçüde sınırladığını ortaya koymaktadır. Ekonomik dalgalanmalar, kur değişiklikleri ve devlet müdahaleleri gibi riskler öngörülebilir kabul edilmekte ve aşırı ifa güçlüğü sebebi olarak değerlendirilmemektedir. Bununla birlikte, pandemi, savaş, doğal afetler gibi mücbir sebep niteliğindeki durumlarda sözleşme uyarlaması veya feshi mümkün olabilmektedir.

Ayrıca, ticari sözleşmelerde cezai şartların uygulanması da basiretli tacir ilkesi ile bağlantılıdır. Yargıtay, sözleşme serbestisini koruma eğiliminde olsa da cezai şartların ahlaka ve adaba aykırı derecede fahiş olması halinde geçersiz sayılabileceğini kabul etmektedir.

Bu çalışmada, Yargıtay kararları ışığında basiretli tacir ilkesi ile aşırı ifa güçlüğü arasındaki denge ve sözleşmeye bağlılık ilkesi çerçevesinde sözleşme uyarlama taleplerinin hukuki sınırları ele alınmaktadır.

  1. Basiretli Tacir İlkesi ve Sözleşmeye Bağlılık

Basiretli tacir kavramı, ticaret hukukunda tacirlerin sıradan kişilerden daha öngörülü ve dikkatli olmalarını zorunlu kılan bir ilkedir. TTK m. 18/2 hükmü şu şekildedir:

"Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir."

Bu düzenleme, tacirin ticari işlemlerinde sadece dürüst olmasıyla yetinmemesi, aynı zamanda gelecekteki riskleri öngörerek hareket etmesi gerektiğini belirtir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin kararlarında, basiretli tacir ilkesi tacirin sözleşme kurulurken ve sözleşmenin ifası sırasında ekonomik riskleri değerlendirmesi zorunluluğunu içerdiği şeklinde yorumlanmaktadır. Yargıtay, tacirlerin piyasa koşullarını analiz etmek ve gelecekteki ekonomik dalgalanmalara karşı önlem almak zorunda olduğunu belirtmektedir.

Özetle:

  • Tacirler, sıradan kişilerden daha fazla özen göstermekle yükümlüdür.
  • Ekonomik dalgalanmalar ve ticari riskler, sözleşmelerin değiştirilmesi için tek başına yeterli gerekçe değildir.
  • Yargıtay, tacirlerin önlem almadan sözleşme yapmasını hukuken korunmaya değer bulmamaktadır.
  1. Aşırı İfa Güçlüğü ve Sözleşme Uyarlama Koşulları

Aşırı ifa güçlüğü, bir borç ilişkisinde sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan olağanüstü durumlar nedeniyle, borçlunun borcunu ifasının aşırı derecede güçleşmesi durumunda devreye giren bir hukuki kavramdır. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 138. maddesi, bu ilkeyi düzenleyerek borçlunun, mahkemeden sözleşmenin uyarlanmasını veya şartlar gerektiriyorsa feshedilmesini talep edebileceğini hükme bağlamaktadır.

TBK 138’e göre aşırı ifa güçlüğünün uygulanabilmesi için şu koşullar gereklidir:

  • Sözleşme kurulduktan sonra olağanüstü bir durum meydana gelmeli,
  • Bu durum, borçlunun kendisinden kaynaklanmamalı ve öngörülemez olmalı,
  • Bu durum borcun ifasını aşırı derecede zorlaştırmalı,
  • Borçlu, ifayı yerine getirmesi halinde kendisinden beklenemeyecek bir fedakârlıkta bulunacak duruma düşmeli.

Özetle, aşırı ifa güçlüğü, borçlunun borcunu imkânsız hale getiren değil, ifasını aşırı derecede zorlaştıran bir durumdur. Örneğin:

  • Pandemi, savaş, doğal afetler gibi olağanüstü olaylar,
  • Ekonomik krizler, hiper-enflasyon gibi öngörülemeyen ekonomik değişiklikler,
  • Devlet tarafından getirilen yeni düzenlemeler nedeniyle borcun ifasının ağırlaşması.

Ancak aşırı ifa güçlüğü her durumda uygulanmaz. Özellikle ticari sözleşmelerde, tacirlerin basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle bu kavram daha dar kapsamda değerlendirilir.

  1. Basiretli Tacir İlkesi ile Aşırı İfa Güçlüğü Arasındaki Denge

Basiretli tacir ilkesi, ticaret hukukunda tacirin ticari faaliyetlerinde özenli, dikkatli ve öngörülü davranmasını zorunlu kılan bir yükümlülük getirmektedir. Aşırı ifa güçlüğü ise borcun ifasının, beklenmeyen ve olağanüstü gelişmeler sonucunda aşırı derecede zorlaşması durumunda borçlunun sözleşmenin uyarlanmasını veya feshini talep edebilmesine imkân tanımaktadır. Bu iki kavramın kesişim noktası, ticari sözleşmelerde sözleşmeye bağlılık ilkesinin sınırlarının nasıl çizildiğidir.

Yargıtay içtihatları incelendiğinde, basiretli tacir ilkesinin, aşırı ifa güçlüğü kavramının ticari sözleşmelerde uygulanabilirliğini büyük ölçüde daralttığı görülmektedir. Çünkü Yargıtay, tacirlerin öngörülebilir riskleri dikkate alarak sözleşme yapmalarını ve bu riskleri üstlenmelerini beklemektedir. Ekonomik dalgalanmalar, kur değişiklikleri veya devlet müdahaleleri, Yargıtay tarafından öngörülebilir riskler kapsamında değerlendirilmekte ve aşırı ifa güçlüğü olarak kabul edilmemektedir.

Tacirlerin mali kaygılar nedeniyle cezai şartlardan kaçınması da basiretli tacir ilkesi kapsamında sınırlandırılmaktadır. Yargıtay, sözleşmelerde kararlaştırılan cezai şartların, ticari risklerin doğal bir sonucu olduğu görüşündedir. Ancak istisnai durumlarda, cezai şartların "ahlaka ve adaba aykırı derecede fahiş" olması halinde, Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 27. maddesi uyarınca kısmen veya tamamen geçersiz sayılabileceğini kabul etmektedir. Bu durumda, sözleşme serbestisi ve sözleşmeye bağlılık ilkesi, dürüstlük kuralı çerçevesinde sınırlandırılmaktadır.

Buna karşılık, mücbir sebep oluşturan olağanüstü durumlar Yargıtay tarafından farklı değerlendirilmektedir. Ticari sözleşmeler açısından savaş, pandemi, doğal afetler gibi olağanüstü ve öngörülemez durumlar, aşırı ifa güçlüğü kapsamında ele alınabilmekte ve sözleşmenin uyarlanması veya feshi yoluna gidilebilmektedir.

Bu değerlendirmeler ışığında, basiretli tacir ilkesi ile aşırı ifa güçlüğü arasındaki ilişki şu şekilde özetlenebilir: Ticari sözleşmelerde kur değişiklikleri, devlet müdahaleleri ve genel ekonomik krizler, aşırı ifa güçlüğü kapsamında kabul edilmez. Tacirler, ticari riskleri bilerek sözleşme yapmalı ve cezai şartları sonradan aşırı maliyetli hale geldiği gerekçesiyle iptal edemez. Ancak pandemi, savaş, deprem gibi olağanüstü durumlar, aşırı ifa güçlüğü gerekçesiyle sözleşme uyarlaması veya feshi için geçerli bir sebep oluşturabilir. Sözleşmelerde kararlaştırılan cezai şartlar genel olarak geçerli kabul edilse de, ahlaka ve adaba aykırı derecede fahiş cezai şartların geçersiz sayılabileceği istisnai durumlar bulunmaktadır.

  1. Yargıtay Kararları Çerçevesinde Ticari Sözleşmelerde Uyarlama ve Fesih

Yargıtay içtihatları, basiretli tacir ilkesi ile aşırı ifa güçlüğü arasındaki dengeyi koruyarak, sözleşme serbestisi ve sözleşmeye bağlılık ilkelerini ön planda tutmaktadır. Ancak belirli istisnai durumlarda, aşırı ifa güçlüğü veya sözleşme şartlarının aşırı derecede ağırlaşması nedeniyle uyarlama veya fesih taleplerinin değerlendirilebileceği görülmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/108 E., 2024/596 K. sayılı kararında, tacirlerin sözleşme yaparken ekonomik riskleri öngörmek zorunda olduğu ve bu çerçevede cezai şartlardan kaçınmalarının mümkün olmadığı vurgulanmaktadır. Cezai şartın ekonomik yıkıma neden olacak ölçüde "ahlaka ve adaba aykırı derecede fahiş" olması halinde ise, Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca kısmen veya tamamen geçersiz sayılabileceği kabul edilmektedir. Bu durum, Yargıtay'ın sözleşme serbestisini koruma eğilimini sürdürdüğünü ancak aşırı derecede ağır şartların da hukuken geçerliliğinin tartışılabileceğini göstermektedir.

Buna ek olarak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2022/33 E., 2023/3076 K. sayılı kararında, tacirlerin piyasa dalgalanmalarını ve devlet müdahalelerini öngörerek sözleşme yapmalarını beklediği ifade edilmiştir. Akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin, EPDK düzenlemeleri ve kur değişiklikleri nedeniyle sözleşme uyarlama veya fesih talebi reddedilmiş; bu tür ekonomik dalgalanmaların öngörülebilir olduğu ve ticari işletmelerin bu riskleri yönetmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Karar, ticari hayatta olağan kabul edilen ekonomik değişimlerin, aşırı ifa güçlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

Diğer yandan, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2023/3741 E., 2024/1584 K. sayılı kararında, pandemi nedeniyle kira borcunu ödemekte zorlanan bir işyeri sahibinin sözleşme uyarlama talebi kabul edilmiştir. Mahkeme, pandeminin öngörülemeyen ve olağanüstü bir durum olduğunu belirterek, sözleşme şartlarının değişen koşullara göre yeniden değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu karar, mücbir sebep niteliğindeki olağanüstü durumlarda, tacirler açısından da aşırı ifa güçlüğü hükümlerinin uygulanabileceğini göstermektedir.

Genel olarak değerlendirildiğinde, Yargıtay kararları, ticari risklerin tacirler tarafından öngörülmesi gerektiğini ve olağan ekonomik dalgalanmaların sözleşme uyarlama veya fesih için yeterli bir gerekçe oluşturmadığını ortaya koymaktadır. Ancak, ahlaka aykırı derecede ağır cezai şartlar ve mücbir sebep oluşturan olağanüstü durumlar, sözleşme hükümlerinin yeniden değerlendirilmesine olanak tanımaktadır.

Sonuç

Basiretli tacir ilkesi, tacirlerin sözleşme yaparken ticari riskleri öngörmesini ve bu riskleri yöneterek sözleşmeye bağlı kalmalarını zorunlu kılan bir yükümlülüktür. Bu nedenle, Yargıtay içtihatlarında tacirlerin aşırı ifa güçlüğüne dayanarak sözleşme uyarlama veya fesih taleplerinin genellikle kabul edilmediği görülmektedir.

Özellikle kur dalgalanmaları, ekonomik krizler ve devlet müdahaleleri gibi olağan piyasa riskleri, tacirlerin üstlenmesi gereken ticari riskler kapsamında değerlendirilmekte ve aşırı ifa güçlüğü sebebi sayılmamaktadır. Bununla birlikte, pandemi, savaş, doğal afetler gibi mücbir sebep niteliğindeki durumlar, sözleşme uyarlaması veya feshi için hukuki bir gerekçe oluşturabilmektedir.

Yargıtay, ticari sözleşmelerde yer alan cezai şartların da tacirlerin basiretli hareket etme yükümlülüğü kapsamında korunması gerektiği görüşündedir. Ancak, cezai şartların "ahlaka ve adaba aykırı derecede fahiş" olması halinde, Türk Borçlar Kanunu m. 27 uyarınca kısmen veya tamamen geçersiz sayılabileceğini kabul etmektedir.

Sonuç olarak, tacirler açısından aşırı ifa güçlüğü kavramı oldukça sınırlı bir uygulama alanına sahiptir ve ancak mücbir sebep oluşturan durumlarda sözleşme uyarlaması veya feshi talep edilebilmektedir. Buna karşın, tacir olmayan kişiler açısından mahkemeler daha esnek bir değerlendirme yapmakta ve beklenmeyen ekonomik zorlukları daha geniş bir çerçevede ele almaktadır.

Bu değerlendirmeler ışığında, basiretli tacir ilkesi ile aşırı ifa güçlüğü arasındaki denge, sözleşmeye bağlılık ilkesi çerçevesinde Yargıtay kararları doğrultusunda şekillenmektedir.

 

 

THE PRINCIPLE OF THE PRUDENT MERCHANT AND HARDSHIP: CONTRACTUAL ADHERENCE AND ADAPTATION IN LIGHT OF SUPREME COURT DECISIONS

Introduction

The principle of the prudent merchant imposes an obligation on traders in commercial law to foresee commercial risks and adhere to their contractual obligations. In contrast, hardship is a legal mechanism that allows for the adaptation or termination of a contract when the performance of the obligation becomes excessively onerous due to extraordinary and unforeseeable circumstances.

Supreme Court decisions indicate that the principle of the prudent merchant significantly limits the ability to request contract adaptation or termination due to hardship. Economic fluctuations, exchange rate changes, and government interventions are considered foreseeable risks and are generally not deemed sufficient grounds for hardship. However, situations deemed force majeure, such as pandemics, wars, and natural disasters, may justify contract adaptation or termination.

Additionally, the enforcement of penalty clauses in commercial contracts is also linked to the principle of the prudent merchant. While the Supreme Court tends to uphold contractual freedom, it recognizes that penalty clauses deemed excessively exorbitant and contrary to morality and public order may be rendered invalid.

This study examines the balance between the principle of the prudent merchant and hardship in light of Supreme Court decisions, analyzing the legal limits of contract adaptation requests within the framework of the principle of contractual adherence.

  1. The Principle of the Prudent Merchant and Contractual Adherence

The concept of the prudent merchant requires traders in commercial law to act with greater foresight and diligence than ordinary individuals. Article 18/2 of the Turkish Commercial Code (TCC) states:

"Every merchant must act with the care of a prudent businessman in all commercial activities."

This provision emphasizes that merchants must not only act honestly in their commercial transactions but also take future risks into account.

In its rulings, the 11th Civil Chamber of the Supreme Court interprets the principle of the prudent merchant as imposing an obligation on traders to assess economic risks both at the time of contract formation and during performance. The Supreme Court expects traders to analyze market conditions and take precautions against future economic fluctuations.

In summary:

  • Traders are required to exercise greater diligence than ordinary individuals.
  • Economic fluctuations and commercial risks alone do not justify contract modifications.
  • The Supreme Court does not find it legally justifiable for traders to enter contracts without taking necessary precautions.
  1. Hardship and Conditions for Contract Adaptation

Hardship arises when, due to extraordinary circumstances occurring after the contract’s conclusion, the performance of the obligation becomes excessively burdensome. Article 138 of the Turkish Code of Obligations (TCO) regulates this principle, allowing debtors to request contract adaptation or, if necessary, termination.

According to Article 138 of the TCO, the application of hardship requires the following conditions:

  • An extraordinary circumstance must arise after the contract is concluded,
  • This circumstance must not have originated from the debtor and must have been unforeseeable,
  • The circumstance must have rendered the obligation excessively burdensome,
  • The debtor must face an undue burden if forced to perform the obligation.

Hardship does not render performance impossible but significantly increases its difficulty. Examples include:

  • Extraordinary events such as pandemics, wars, and natural disasters,
  • Unpredictable economic crises and hyperinflation,
  • New government regulations that substantially aggravate performance obligations.

However, hardship is not applicable in every case. Particularly in commercial contracts, due to the obligation of traders to act prudently, its application is considered more narrowly.

  1. The Balance Between the Principle of the Prudent Merchant and Hardship

The principle of the prudent merchant requires traders to act diligently, cautiously, and foresightedly in their commercial activities. Hardship, on the other hand, provides relief when an obligation becomes excessively burdensome due to unexpected and extraordinary developments. The intersection of these two concepts determines the boundaries of contractual adherence in commercial contracts.

An examination of Supreme Court jurisprudence reveals that the principle of the prudent merchant significantly restricts the applicability of hardship in commercial contracts. This is because the Supreme Court expects traders to anticipate foreseeable risks and account for them when forming contracts. Economic fluctuations, exchange rate changes, and government interventions are considered foreseeable risks and are not accepted as grounds for hardship.

Additionally, traders' attempts to evade penalty clauses due to financial concerns are limited by the principle of the prudent merchant. The Supreme Court views penalty clauses as a natural consequence of commercial risks. However, in exceptional cases, if penalty clauses are deemed "exorbitantly excessive and contrary to morality and public order," they may be partially or completely invalidated under Article 27 of the TCO. This demonstrates that while the Supreme Court upholds contractual freedom, it recognizes limitations based on the principle of good faith.

Conversely, the Supreme Court evaluates extraordinary circumstances such as force majeure differently. Situations such as war, pandemics, and natural disasters, which are deemed extraordinary and unforeseeable in commercial contracts, may be considered under hardship, allowing for contract adaptation or termination.

In light of these assessments, the relationship between the principle of the prudent merchant and hardship can be summarized as follows: Exchange rate fluctuations, government interventions, and general economic crises are not considered grounds for hardship in commercial contracts. Traders must account for commercial risks when forming contracts and cannot later seek to annul penalty clauses due to excessive financial burden. However, extraordinary circumstances such as pandemics, wars, and earthquakes may constitute valid grounds for contract adaptation or termination under hardship. Although penalty clauses in contracts are generally upheld, exorbitantly excessive clauses contrary to morality and public order may be rendered invalid in exceptional cases.

  1. Contract Adaptation and Termination in Commercial Contracts in Light of Supreme Court Decisions

Supreme Court jurisprudence maintains the balance between the principle of the prudent merchant and hardship while prioritizing contractual freedom and adherence. However, in exceptional cases, contract adaptation or termination requests may be considered due to hardship or significantly altered contractual conditions.

In Supreme Court General Assembly’s decision 2024/108 E., 2024/596 K., it was emphasized that traders must foresee economic risks when entering contracts and that penalty clauses cannot be evaded. However, it was recognized that penalty clauses that cause economic devastation due to their "exorbitant excessiveness and violation of morality and public order" may be deemed partially or completely invalid under Article 27 of the TCO. This demonstrates the Court’s tendency to uphold contractual freedom while allowing for exceptions in extreme cases.

Similarly, in the decision 2022/33 E., 2023/3076 K. of the 11th Civil Chamber, it was stated that traders must foresee market fluctuations and government interventions when entering contracts. A fuel company’s request for contract adaptation or termination due to Energy Market Regulatory Authority (EPDK) regulations and exchange rate changes was rejected, as such economic fluctuations were deemed foreseeable and manageable business risks. This decision confirms that ordinary economic changes do not justify hardship claims.

Conversely, in the decision 2023/3741 E., 2024/1584 K. of the 3rd Civil Chamber, the contract adaptation request of a business owner struggling to pay rent due to the pandemic was accepted. The Court determined that the pandemic was an unforeseeable and extraordinary event, warranting a reevaluation of contractual terms. This decision demonstrates that hardship provisions may apply even to traders under exceptional force majeure circumstances.

Conclusion

The principle of the prudent merchant obliges traders to foresee commercial risks when entering contracts and manage these risks accordingly. Supreme Court jurisprudence generally does not accept hardship claims from traders seeking contract adaptation or termination based on economic fluctuations, exchange rate changes, or government interventions, as these are considered ordinary business risks.

However, extraordinary events such as pandemics, wars, and natural disasters may provide legal grounds for contract adaptation or termination under hardship. The Supreme Court also upholds penalty clauses in commercial contracts as part of contractual freedom, although clauses deemed "exorbitantly excessive and contrary to morality and public order" may be invalidated under Article 27 of the TCO.

Ultimately, the application of hardship for traders is highly limited and primarily reserved for force majeure situations, whereas courts take a more flexible approach for non-traders facing unforeseen economic hardships. The balance between the principle of the prudent merchant and hardship is shaped within the framework of contractual adherence as interpreted by Supreme Court jurisprudence.